AĞAÇLAR

gustav klimt hayat agaci
gustav klimt hayat agaci
Gustav Klimt “Hayat Ağacı”

Ağaçlar, insanlık tarihinin en eski simgesel formlarındandır. Yaşamı besleyen yapıları, uzun ömürleri ve mevsimsel döngülerle değişen görünümleriyle yalnızca biyolojik değil, aynı zamanda düşünsel ve kültürel anlamlar taşıyan varlıklardır. Bu özellikleri sayesinde yaşam, süreklilik, bilgi ve sınır gibi temel kavramlarla ilişkilendirilmiş, farklı kültürlerde mitolojik anlatılar ve dinsel metinler aracılığıyla çeşitli biçimlerde temsil edilmiştir. Ağaçlar yalnızca doğayı betimlemek amacıyla başvurulan imgeler olarak kalmamış, insanın iç dünyasını anlamlandırmasında da önemli roller üstlenmiştirler. Gövdelerindeki katmanlı yapı, köklerin görünmeyen derinliği ve dalların yukarıya uzanışı, zamanla insan ruhsallığına dair bir dizi düşünsel çağrışımın taşıyıcısına dönüşmüştür. Bu yazıda Hayat Ağacı ve yüklenen anlamlar doğrultusunda biçimlenmiş Bilgi Ağacı ve Yasak Ağaç (elma) simgeleri  üzerinden ruhsal gelişimin izleklerini anlamaya çalışacağım. Çünkü bu üç Ağaç yalnızca mitlerde, masallarda ve kutsal metinlerde değil, aynı zamanda bireysel deneyimlerimizde de iz bırakan güçlü içsel temsiller olabilirler.

Hayat Ağacı’nın birçok kültürde yaşamın kaynağı ve devamlılığının sembolü olarak yer alması, yalnızca metaforik bir tercih değildir. Bu figür, erken çocukluk döneminin temel güvenlik arayışını temsil eder. İnsan, fiziksel olarak büyümeye başladığı ilk evrede, psişik olarak da bir yere ait olmayı, korunmayı ve sürekliliği deneyimlemek ister. Hayat Ağacı bu ihtiyacın kültürel izdüşümüdür. Kök salmak, yer tutmak, dağılmadan var olmak. Bu evrede çocuğun kendilik algısı, bakım verenle kurduğu ilişkide şekillenir. Kendini anlamlandırmak için bulunduğu zemine tutunur. Değişken dünyanın ortasında sabit bir referans noktası gibi. Hayat Ağacı, işte bu tutulma halinin simgesidir.

Gelişimin bir sonraki aşamasında bu sabitliğe bağlılık yetmez hale gelir. Sadece korunmak ve tutunmak/tutulmak değil, aynı zamanda anlamak, bilmek ve etki etmek isteriz. Bu noktada Bilgi Ağacı devreye girer. Merak duygusuyla birlikte ortaya çıkan psişik hareketlilik, çevreyle kurulan ilişkilerin farklılaşmasına yol açar. Bilgi Ağacı’nın mitolojik örneklerde genellikle bir yasağın nesnesi olarak yer alması rastlantı değildir. Çünkü bilgi, yalnızca öğrenilmek istenen bir içerik değil, aynı zamanda sınırların test edilmesidir. Çocuğun gelişiminde bu aşama, zihinsel ve etik yapının temellendiği, kendisini ötekinden ayırt etmeye başladığı, neden-sonuç ilişkilerinin kurulduğu aşamadır. Bu nedenle Bilgi Ağacı, yalnızca zihinsel uyanışın değil, özne/birey olmanın ilk adımını da simgeler.

Ancak bilgiyle birlikte gelen farkındalık, her zaman bütünleştirici değildir. Gelişimsel süreçte çocuğun gerçeklik ilkesiyle karşılaşması, arzularının sınırlandırılması ve dış dünyanın talepleriyle yüzleşmesi, yasakla karşılaşma anlamına gelir. İşte bu noktada Yasak Ağaç devreye girer. Yasak Ağaç, sadece erişilemeyen bir şeyin değil, aynı zamanda arzu edileni sınırlandıran düzenin sembolüdür. Bu bağlamda, ruhsallığın gelişimi için yalnızca bağlanmanın ve bilmenin yetmediğini; yoksunlukla başa çıkmak, sınırları kabullenmek ve arzu edilenin ertelenmesini içselleştirmek gerekliliğini anımsatır. Gelişimsel olarak bu aşama, yasanın oluşmaya başladığı, içselleştirilmiş kuralların ve suçluluk duygusunun geliştiği aşamayla örtüşür. Yasak Ağaç, arzulananın geri çekilmesiyle birlikte boşlukla ne yapılacağının sorusunu gündeme getirir bu sayede.

Üç ağaç simgesi birlikte düşünüldüğünde, yalnızca mitolojik ya da kültürel anlamda değil, ruhsal yapılanmanın gelişimsel haritası olarak da okunabilir. Sabitlenmek isteyen özne/birey, anlam üretmeye yönelir ve ardından sınırla karşılaşır. Bu süreç doğrusal değil, döngüseldir. Yalnızca ileriye doğru hareket olarak düşünülmemelidir. Özne/Bireyin ruhsal yapısı, çoğu zaman doğrusal bir çizgide ilerlemez. Kimi zaman geriye dönüp eksik kalan temasları yeniden kurmaya, kimi zaman da bulunduğu yerde kalıp içsel olarak anlam üretmeye ihtiyaç duyar. Geriye bakmak, geçmişin yoksunluklarını ve çatışmalarını bugünün zihinsel kapasitesiyle yeniden değerlendirme fırsatı sunar. Yerinde kalmak, dışsal hareketlilik olmadan da içsel dönüşümün mümkün olduğunu gösterir. Erişilmezi tanımak ise sınırla ve yasakla karşılaşmanın yalnızca yoksunluk değil, aynı zamanda yapılandırma işlevi taşıdığını kabul etmeyi gerektirir.

Özetle, bu çerçevede Hayat Ağacı; kök salmayı, bağ kurmayı ve yaşamsallığın sürekliliğini temsil eder. Bilgi Ağacı, anlam üretme kapasitesinin ve ayrımlaşmanın sembolüdür. Yasak Ağaç ise sınırlanmanın ruhsal gelişimdeki yapıcı rolüne işaret eder. Bu üç figür, farklı yönelimlerin simgeleri olmakla kalmaz, aynı zamanda ruhsallığın iç içe geçmiş aşamalarını da betimler. Çünkü gelişim, yalnızca dışsal kazanımlarla değil, birey/öznenin iç dünyasında bu figürlerle yeniden ve yeniden kurduğu ilişkilerle ilerler. İnsan, zamanla Hayat Ağacı’nın güvenini, Bilgi Ağacı’nın sorumluluğunu ve Yasak Ağaç’ın sınırlarını bir arada taşıyabildiğinde, ruhsal bütünlük yönünde anlamlı bir adım atmış olur. Terapi sürecinde güven arayışıyla yeniden Hayat Ağacı’nın gölgesine dönülebilir, yeni bir şey öğrenmenin heyecanı Bilgi Ağacı’nın meyvesine uzanmayı çağrıştırabilir ve bazı fantezilerle (düşlemlerle) vedalaşmak Yasak Ağaç’ın mesafesini anımsatabilir.

Tıpkı Ağacın mevsimlerle dönüşümü gibi,

Budandığı zamanlar gibi,

frida kahlo kokler
Frida Kahlo “Kökler”

Ülkemizde ağaçların yerinden edilmediği, yanmadığı, üzerine beton dökülmediği günlerin umuduyla,,,

Önerilen makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir