“Yasta dünya yoksul ve boş bir hal alır, melankolide ise yoksullaşan ve boş hale gelen Ben’in ta kendisidir.”
Sigmund Freud’un 1917 tarihli Yas ve Melankoli makalesi, kaybın ruhsallıkta nasıl işlendiğini anlamak için kurucu bir metindir. Yas, sevilen nesnenin kaybına verilen doğal ve sağlıklı bir tepkiyken, melankoli yasın patolojik biçimidir. Yasta kayıp bilinçli şekilde tanınır, onunla yüzleşilir ve zamanla kabullenerek ruhsal enerji yeni bağlara yönlendirilir. Melankolide ise vedalaşma süreci sekteye uğrar. Ruhsallık işgal altında ketlenmiş vaziyettedir. Yasta vedalaşma süreci tamamlanana kadar hakim olan bu dinamik melankolide gizemli bir etki olarak varlığını sürdürmeye devam eder. Bu etki ruhsallığın gittikçe yoksullaşmasına yol açar. Kayıp, bilinçdışında işlenemeden gömülü kalmış olanın gölgesi gibi hareket etmeye devam eder. Bu gölge kendine yönelen öfke, suçluluk, özsaygı düşüklüğü olarak dolaşımdadır.
“Aynı etkiler bazı kişilerde ise yas yerine, hastalığa bir eğilim olduğuna dair bizi kuşkuya düşüren melankoliyi oluşturur.”
Freud’un tanımladığı patolojik yas: melankoliyi, Nicolas Abraham ve Maria Török geliştirdiği Kript kavramı ile zenginleştirerek yorumlarlar. Abraham ve Török, bazı kayıpların yalnızca işlenemez değil, aynı zamanda temsil edilemez nitelikte olduklarını, psişik temsil sistemine hiç dahil edilemeden bilinçdışında kaldıklarını, kaybın içsel bir mezar gibi olabileceği benzetimini yaparlar. Mezar kaybın içsel izolasyon işlevini görür ve melankolinin içe kapalı dinamiğini meydana getirir. Bu içsel mezarın yani Kript’in içi; konuşulamayan aile sırları, aktarılan travmalar, tutulamamış yaslar, utanca batmış yaşantılar; savaş, göç, soykırım ile dolmuştur. Adeta tüm kuşakların sessizliğinin/dilsizliğinin mahzeni gibidir. Kaybın temsil edilmesini, işlenmesini ve dolayısıyla yasının tutulmasını engelleyen, mezar gibi, mahzen gibi; bir odacık, belki bir apse olarak kript, yaşamsal enerjiyi de içeride tutar. Böylece önceki ve sonraki kuşaklar boyunca psikosomatik rahatsızlıklar, anlam verilemeyen melankolik belirtiler, suçluluk-utanç duyguları, ilişkisellikte ortaya çıkan çözümlenememiş paradoksal tekrarlar olarak miras kalmaya devam eder. Bu noktada melankoliyi yalnızca bir kuşağın patolojik yas durumundan aktarılan travmaya doğru ele aldıklarını söylemek mümkün görünmektedir.

Jacek Malczewski “Melancholia”
Kript kavramının ruhsallıkta kapalı kalan, temsil edilemeyen içeriklere işaret etmesi, terimin tıpta taşıdığı anlamla paralellik oluşturmaktadır. Tıbbi bağlamda kript, bedenin çeşitli bölgelerinde bulunan küçük çukur ve tüp biçimindeki yapılardır. Örneğin, bağırsak mukozasında yer alan Lieberkühn kriptleri, sindirim enzimlerini ve bağışıklık sistemi bileşenlerini üretir. Ancak bu yapılar tıkandığında ya da iltihaplandığında, bedenin genel işleyişi bozulur ve kript apsesi gibi sonuçlar ortaya çıkar. Benzer şekilde, bademciklerdeki kriptlerin debris ile dolması tonsillit veya taş oluşumuna yol açar. Tıpta kriptler, işlevsel olduklarında bedeni desteklerken apseler oluşması durumunda bu yapılar içi irin dolu, ağrılı, şişkin, dokusal boşluk yaratan patolojik odaklara dönüşürler.
Bedendeki kriptler ile ruhsallıktaki kriptleri birlikte düşündüğümüzde, içeriği boşaltılamayan kapalı bir oluşumun, bedenin koruma sistemini sekteye uğratarak enfekte edebildiği gibi ruhsallıktaki kriptlerin de bu mekanizmayla benzerlikleri olmasıdır. Abraham ve Török’ün metapsikolojisiyle, tıbbın patolojik süreçleri arasındaki bu çapraz okuma, ruhsal sistemin kapalı kalmış kriptleri, tıpkı bedensel kriptlerde olduğu gibi, taşıdığı içerik dışarı aktarılamadıkça, psişik ve bedensel dengeyi tersine çevirebilmektedir.
“Betimleyici psikiyatride de tanımı oldukça değişken olan melankoli, bazen ruhsal bir kökenden çok bedensel hastalık hallerini düşündüren, kesin olarak tek bir birim halinde gruplamanın mümkün olmadığı faklı klinik biçimlerde ortaya çıkar.”
Psikosomatik alanında bağırsak-beyin ekseninde yapılan günümüz araştırmaları, psişik süreçlerin bedensel sistemlerle çift yönlü etkileşimini ortaya koymaya çalışmaktadır. İnflamatuar bağırsak hastalıklarının; stres, anksiyete ve depresyonla birlikte seyretmesi, bademcik iltihaplarının yüksek stres ile tetiklenmesi, ruhsallıktaki kriptlerin bedensel izdüşümleri olarak yorumlanabilir mi? Böylelikle temsil edilemeyen, işlenemeyen melankoli durumundaki ruhsal içerikler bedensel yolla görünür olmanın, sessizliği/dilsizliği bozguna uğratmanın bir yolunun bulmuş olmazlar mı? Kaybın yas ile sindirilip atılabilir mekanizmasını düşündüğümüzde soruları olumlu yönde yanıtlamak mümkün görünmektedir. Ayrıca bu bağlamda düşündüğümüzde tıbbın kriptleri ile psikanalizin kripti arasında metaforik çağrışımsal dizginin ötesinde bir yakınlık olduğunu söylemek de mümkün görünmektedir.
Freud’dan Török ve Abraham’a, tıptan psikanalize ve psikosomatiğe uzanan bu kuramsal hat; yasın tutulamaması, sırların saklanması, sessizliğe devam edilmesi halinde ruhsal temsil sisteminin ve bedensel dengenin nasıl bozulabileceğini göstermeye çalıştım. Melankoli ile burada yalnızca hüzünlü, içe dönük (depresif) bir hali değil, ruhsal metabolizmanın temsil edilemeyenle başa çıkamaması sonucunda ortaya çıkabilecekleri aktarmaya çalıştım. Kriptin çözülebilmesi için kaybın, sırların simgesel düzleme taşınması, sessizliğin/dilsizliğin bozulması gerekir. Ancak o zaman hem bireysel ruhsallık hem gelecek kuşaklar hem de beden yeniden işlerlik kazanabilir.